KUŞADASI’NI KEŞFEDİN
Tarihin ve Doğanın Buluştuğu Cennet: Kuşadası

Ege’nin kıyısında, tarihin derin izlerini taşıyan Kuşadası, geçmişten günümüze uzanan zengin mirasıyla Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri haline gelmiştir. Bir zamanlar Menderes Vadisi’nin ticaret kapısı olan bu topraklar, denizin çekilmesiyle birlikte Venedik ve Cenovalı tüccarların yeni limanı haline gelmiş, “Scala Nuova” adıyla anılmıştır. Konsoloslukları, tüccarları ve ambarlarıyla bir ticaret kolonisi olarak yükselen şehir, zaman içinde kültürel çeşitliliğin ve zenginliğin merkezi olmuştur.
Osmanlı döneminde, özellikle Sadrazam Öküz Mehmet Paşa’nın katkılarıyla Kuşadası, surlarla çevrili, su şebekesi kurulan, han, hamam ve camiden oluşan bir külliye ile donatılmış, modern bir kent kimliği kazanmıştır. O dönemlerde Dağ ve Camiikebir Mahalleleri olarak iki büyük bölgeden oluşan şehir, Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerini barındıran evleriyle dikkat çekmiştir. Geniş saçakları, bağdadi çıkmaları ve kademeli sıralanmış teras evleriyle Kuşadası, Efes’in ünlü teras evlerini andıran bir yapıya sahiptir.
Kentin tarihî dokusunu tamamlayan surlar ve kale kapısı, geçmişin izlerini bugüne taşıyan nadir kalıntılar arasındadır. Eski Osmanlı kentini çevreleyen bu surlardan geriye yalnızca birkaç iz kalmış olsa da, kale kapısı ve içerisindeki tarihî çeşme hâlâ ziyaretçilerine geçmişi fısıldamaktadır. Çeşmenin tabanında yer alan antik lahit ve üzerindeki Osmanlıca ve Latin harfli yazıtlar, Kuşadası’nın yüzyıllar boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yaptığının en güzel kanıtlarındandır.
Zamanla büyüyen ve gelişen şehir, Hacı Feyzullah, Alaca Mescit, Camii Atik ve Türkmen Mahalleleri ile genişlemiş, özellikle 1960’lardan itibaren turizmin gücünü keşfederek büyük bir dönüşüm geçirmiştir. Bugün, modern otelleri, tatil köyleri, kamp alanları ve lüks konaklama seçenekleriyle yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın en gözde turizm destinasyonlarından biri haline gelmiştir.
Kuşadası’nın büyüleyici atmosferini tamamlayan en önemli unsurlardan biri de hiç şüphesiz Ege’nin benzersiz sahilleri ve masmavi sularıdır. Tusan, Akyar, Kadınlar Denizi, Aslanburnu, Karaova, Güzelçamlı, Büyük ve Küçük Kalamaki, İlyas Ağa, Dipburun ve Tavşanburnu gibi eşsiz plajları, kilometrelerce uzanan kumsalları ve berrak deniziyle her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlar. Kumsalların yanı sıra, dalgıçlar ve doğa tutkunları için elverişli kayalık koylarıyla hem dinlenmek hem de keşfetmek isteyenler için ideal bir rotadır.
Bugün, modern yat limanı, genişletilmiş liman tesisleri, dünya standartlarında konaklama ve eğlence seçenekleriyle Kuşadası, hem tarihi hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilerine unutulmaz bir deneyim sunmaya devam ediyor. Zengin kültürel mirası, eşsiz plajları, hareketli gece hayatı ve sunduğu doğa harikalarıyla Kuşadası, Ege’nin en özel köşelerinden biri olmaya devam edecek.
Eskiden Menderes vadisinin iskeleleri Ayasuluğ (Efes-Selçuk) ve Balat’tı(Milet). Ancak her iki limandan da deniz çekilince bölgede yeni bir iskele kurulması gerekti. Bu olay, Kuşadası’nın bulunduğu yerde gerçekleşti. Ticaret daha çok Venedik ve Cenova’lıların elinde olduğu için bu yeni iskele ,İtalyanca bir adla,”Scala Nuova” adıyla anıldı. Burası, konsoloslukları, ambarları ve tüccarları ile adeta bir tüccarlar kolonisi idi.
Müslüman Türkler önceleri,daha çok, Kuşadası’ndan beş kilometre kadar içeride, bugün Atatürk yolu diye adlandırılan yolun üzerinde, Pilavtepe eteklerindeki Andızkule denilen yerleşim yerinde oturmayı tercih ediyorlardı.
Kuşadası kenti, bugünkü yapısına aşağı yukarı 17.yy başında kavuşmaya başladı. Sultan Ahmet 1. ve Sultan Osman 2. zamanında iki kez sadrazam olan Öküz Mehmet Paşa isimli bir Osmanlı veziri, Kuşadası kentini surlarla çevirtti. Ayrıca bir han, hamam ve camiyi de içeren bir külliye inşa ettirdi. Kente bir su şebekesi kurdurdu ve yeni su getirtti. O zaman surlar içinde kalan Kuşadası, Dağ ve Camiikebir Mahalleri olmak üzere iki büyük mahalleden oluşuyordu. Camiikebir Mahallesi, düzlükte kurulduğu için dar ama birbirini dik olarak kesen sokaklardan oluşuyordu. Sokaklar arasındaki ev grupları, sırt sırta iki evi alacak genişlikteydi.
Kuşadası’nda evler, genellikle sokak üzerindedir ve arka taraflarında da birer avluları bulunmaktadır. Dağ Mahallesinde evler ve bahçeler basamaklar halinde olduklarından birbirinin manzarasını engellemezler. Antik Efes kentindeki ünlü teras evler gibi kademeli sıralanmışlardır. Bu evler tipik Osmanlı evi görünümündedirler. Çoğunun geniş saçakları ve bağdadi çıkıntıları bulunmaktadır. Genellikle klasik kiremit çatıyla kaplanmışlardır.
Bugün, eski Osmanlı kentini çevreleyen surlardan da çok az iz kalmıştır. Bu kalıntıların başında kale kapısı gelmektedir. Kemerli bir geçide sahip kapı, üzerinde yükselen bir kule ile tamamlanmaktadır. Kapının iç köşesinde eski bir çeşme bulunmaktadır. Çeşmenin tabanını antik bir lahit, yalağını ise yine antik bir kül lahdi teşkil etmektedir. Çeşme aynasında iki hayrat yazıtı bulunmaktadır. Bunlardan biri 19.yy dan kalma Arap harfli, diğeri ise yakın tarihlerde kazınmıştır ve Latin harflidir. Bu haliyle çeşme, Kuşadası’nın geçmişini anlatır gibidir.
Kent genişledikçe yukarıda anılan iki mahalleye, Hacı Feyzullah, Alaca Mescit, Camii Atik, Türkmen Mahalleleri de eklenmiştir. 1960’lı yıllarda büyük bir turizm potansiyeline sahip olduğu keşfedilmiş; şehir bundan sonra hızlı bir gelişme göstermiştir. Özellikle son yıllarda, gerek kent içinde, gerekse civarda otel, motel, kamping, tatil köyü gibi pek çok dinlenme tesisi ve yazlık villalar yapıldı.
Bu arada birde yat limanı inşa edildi ve liman tesisleri de genişletildi. Kuşadası, bugün Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biridir. Bunun nedenlerini değerlendirirken, zengin tarihi çevrenin ve eşsiz planların varlığının yanısıra, bölgenin iklim koşullarını da belirmemiz gerekmektedir.
Kuşadası, hemen önünde başlayan kumsal kıyıları ile her şeyden önce bir plaj merkezidir. Tusan, Akyar, Otuzbir, Kadınlar Denizi, Aslan burnu, Karaova, Güzelçamlı, Büyük ve Küçük Kalamaki, İlyas Ağa, Dipburun, Tavşanburnu plajları gibi temiz kumsallar kuzey ve güneye doğru kilometrelerce uzar gider. Kumsal şeritlerinin toplam uzunluğu 20 kilometrenin üzerindedir. Geniş kumsalların yanısıra derinlikten hoşlananlar için, dalmaya elverişli kayalık koylar da Kuşadası’ndadır.